Nükleer silahların yaygınlaşması ve küresel güç dengelerinin değişmesi, dünya genelinde birçok ülke arasında gerilime yol açmakta. Bu bağlamda, Hindistan'ın nükleer gücü, Asya'daki stratejik dengeleri etkileyen en önemli unsurlardan biri haline geldi. Son zamanlarda bazı uluslararası gözlemciler, Hindistan'ın nükleer gücüyle ilgili artan cephaneliğinin ve askeri hazırlıklarının, potansiyel bir saldırganlık riskini artırdığını dile getiriyorlar. Bu nedenle, Hindistan’ın her an bir askeri harekât başlatma olasılığı konusu, dünya basınında geniş bir yankı buluyor.
Hindistan, nükleer silah geliştirme programını 1960'ların ortalarından itibaren hızlı bir şekilde ilerletti. 1974 yılında gerçekleştirilen 'Smiling Buddha' adlı nükleer deney ile nükleer bir güç olarak sahneye çıktı. Ancak, Hindistan’ın komşusu Pakistan ile olan tarihi çatışmaları ve son zamanlardaki savaş tehditleri, Hindistan’ın askeri varlığını artırmasına neden oldu. Çatışma ruhunun yanı sıra, Hindistan’ın nükleer stratejisi, hem Pakistan hem de Çin ile olan ilişkilerini etkileyen bir faktör haline geldi.
Hindistan, özellikle Pakistan'ın nükleer silahlanmasına karşılık olarak, kendi nükleer deterrence (caydırıcılık) stratejisini geliştirmeye odaklandı. Pakistan ile devam eden gerginlikler ve Keşmir üzerindeki anlaşmazlık, Hindistan’ın askeri harekâtlarını sürekli olarak göz önünde bulundurmasına neden oluyor. Bazı askeri uzmanlar, Hindistan'ın bu durumdan cesaret alarak 'öngörülen bir saldırı' gerçekleştirebileceğini ve bunun sonucunda bölgedeki nükleer dengelerin yeniden şekillenebileceğini belirtiyor.
Dünyanın dört bir yanındaki gözlemciler, Hindistan'ın potansiyel bir askeri operasyon düzenlemesi durumunda neler olabileceği konusunda farklı görüşlere sahip. Bazı uzmanlar, Hindistan’ın bir saldırganlık eyleminin bölgedeki nükleer silahların kullanılmasına yol açabileceklerini savunuyor. Diğer yandan, Hindistan hükümetinin savaş stratejileri ve diplomasi konusunda daha temkinli bir yaklaşım sergileyeceği düşünülüyor.
Ayrıca, uluslararası ilişkilerdeki bu gerilimler, diğer büyük güçlerin de tepkisini çekiyor. ABD, Rusya ve Avrupa Birliği gibi ülkeler, Hindistan ve Pakistan arasındaki gerilimleri dikkatle izliyor ve iki ülkeyi de dengeleyici bir politika izlemesi için teşvik ediyor. Bunun yanı sıra, bölgedeki nükleer silah kontrol müzakereleri, süregeldiği sürece Hindistan'ın askeri stratejileri üzerinde etkili olabilir. Hindistan, uzun vadede nükleer silahlarını yalnızca caydırıcılık amacıyla kullanacağını beyan etse de, birçok analist bu beyanların gerçeği yansıtıp yansıtmayacağını sorguluyor.
Neticede, Hindistan’ın nükleer güçler arasındaki konumu, sadece Asya bölgesinde değil, tüm dünyada önemli bir etki oluşturuyor. Hindistan’ın her an saldırı gerçekleştirme olasılığı, halk arasında ve uluslararası kamuoyunda büyük bir endişe kaynağı olmayı sürdürüyor. Yaşanan bu gelişmeler, uluslararası güvenlik üzerine düşünen tüm aktörler için dikkate alınması gereken önemli bir mesele haline geldi. Gelecekte Hindistan ve çevresindeki ülkeler arasında neler olacağı bilinmezken, dünya kamuoyu bu kritik denklemin nasıl şekilleneceğini merakla bekliyor.